Garip | Konular | Kitaplar

Sana verilen emekleri hor görme!

Bu ülkede hep işci hakkı ve işcinin sömürülmesi üzerine konuşmalar yapılır. Patronların sömürmesi konuşulur. İşcilerinin ve çalışanlarının haklarını vermemesi konuşulur.

Fakat kimse nasıl bir iş kurulur? Nasıl bir iş yeri ayakta kalır? İnsanlara istihdam sağlamanın nasıl bir yükümlülük olduğu üzerine düşünmez.. Patronun eleman yetiştirmek için verdiği emek ve mücadele hiç görülmez.

Evet kurulu bir çark ve sistem ile büyük paralar döndüren şirketler holdingler var. Bunlar yok değil. Fakat gözden kaçan arada kaynayan bir ara kesim var. Gerçek sömürücüler ile hakkımızı söke söke alırızlar arasında kaybolmuş girişimciler var.

Patron demek, parababası demek değildir. Büyük paralar kazanan ve bunları vermemek için direşenler demek değildir. En azından bizim bu yazıda dile getirdiklerimiz öyle değil.

Çalışan kişi emeğinin sömürüldüğünü düşünürse ve patron odaklı çalışırsa kaybeder. Eğer bir maaş ve para alıyorsa aldığı paranın hakkını vermeye odaklanması gerekir. Her meslek dalının gerekleri ve ihtiyaçları farklıdır.

Eğer siz sizin sırtınızdan kazanılan parayı kesin delilleri ile biliyor ve görüyorsanız hakkınızı arayınız tabiki..

Peki ya yaptığınız işten para kazanılmıyorsa? Ya da sizin eğitiminiz gelişmeniz ve birşeyler için öğrenmeniz için çabalanıyorsa.. Peki o zaman ne olacak? Size büyük emekler veriliyorsa ne olacak?


Siz olmasanızda o sistem dönecekse.. Sizin varlığınız ve orada yaptığınız iş daha çok para kazanmak değil de size ödenen parayı kazandırsa yeter fazlasını istemeyiz modunda ise..

Peki o zaman ne olacak?

Heleki nasıl para kazanıldığını dahi bilmediğiniz bir alanda çalışmaya başladınız ise öyle aceleyle para merkezli düşünmeyiniz.

Bir kişi yolda geçerken cafade 5 saattir oturuyorsun al bu senin 5 saatlik oturma ücretin dese hayır bu az ben bir daha bu cafeye oturmam diyebilir misiniz?

Bazen gerçekten maddi olarak destek olmak istediğimiz insanlar olur hayatta. Fakat bedelsiz vermek yerine bir şeyi yapmanın karşılığı olarak vermek isteriz. Yaptığı şeyin para kazandırmasını düşünmeden sahip çıkmak isteriz. Ve bir yol açarız iş veririz.. Ya da öğrencidir iş adı altında dolaylı olarak burs vermiş oluruz.. Ya da işsizdir nakte ihtiyacı vardır, ihtiyaçları karşılansın diye bir kapı açmış olabiliriz..

Eğer verilen fırsatı değerlendirir, gerçekten kıymet bilip sadakat ve vefasını gösterirse işciye ihtiyacımız olacağı güne yetiştirmek isteyebiliriz..

fakat karşı taraf bunun farkında bile olmayabilir. Yapılan patronluk değil bir büyüklük bir abiliktir. Ama görülmez. Farkına varılmaz. Bu süreçte o kişi benim sırtımdan para kazanıyor hakkım tabiki alacağım moduna geçerse ne olur? Daha fazlasını istemek için ısrarcı olursa ne olur? Patronu için Allah razı olsun diyeceği yerine sömürüyor deyip küfürler savurursa ne olur.. Ya da mahkemeye verip hukuksal bir süreç başlatmaya kalkarsa ne olur?


Ya da sadece iyi niyetin insanlığın efendiliğini beğenip dürüstlüğüne inanıp aslında çoktan çıkartılman gereken işte çalışmaya devam ediyorsan borçlarını ödesin, okulunu bitirsin, ailesini muhtaç etmesin diyerek hataların eksiklerin görmezlikten geliniyorsa ne olacak?

Tabiki kimse kazandırmadığı karşılığını ödeyemeyeceği bir işte de çalışmak istemez.. O halde kendinizi yetiştirmeniz gerekiyor. Hakkını vermek için daha çok çaba sarf etmeniz gerekiyor. Ya da ben bu işin hakkını nasıl veririm bunları sorgulamanız ve öğrenmeniz gerekiyor.

Emeğimi sömürüyor, hakkımızı yiyor.. Boşver o da onun hayrı olsun modlarına girmeden, çabalamak gerekiyor..

Yapılan fedakarlıkları görebilmek gerekiyor.

Eğer sahip çıkıldığını görüyorsan sen de sahip çıkmayı dene..
Eğer düştüğünde elinden tutulduğunu görüyorsan sen de o eli bırakma..
Eğer sana bir emek verdiğini seziyorsan o emeği boşa çıkartma..
Eğer bir insanlık iyi niyet görüyorsan, hunharca o insanlığı öldürme..

Dinlemeye çalış.. Anlamaya çalış.. Nankör olma!