Garip

Hayatımızdaki gariplikler..

Bu din garip geldi garip gidecek hadisindeki müjde

Peygamber efendimiz bir hadisi şerifinde "bu din garip geldi garip gidecek" buyuruyor buradan ne anlamalıyız nasıl anlamalıyız. Bu sözde göremediğimiz nedir?

Bu söz yıllardır kafamı kurculuyordu. Çok kere olur olmaz yerde söylenir islamın garip kalacağı, zor günler yaşayacağı, hatta hafazan Allah yok olacağı vurgulanır hep..

Ve bir korku salar kalplere.. Çalışma mücadele azmini kırar. Yenilmişlik duygusu yaşatır.

Gerçekten öyle mi?

Yıllardır hep yanlış mı anladık. Ya da bu hadisteki sırrı kimse çözemedi mi?

Ön Yargılarımız

Niye bu ön yargı? Neden kendimiz gibi olmayan kimselere tahammül edemiyoruz? Sürekli Osmanlı ecdadı olduğumuzu söylüyoruz.Söyleyelim de.Gurur da duyalım bununla elbette.Lakin ecdadın saygısını ve hoşgörüsünü göz ardı ediyoruz.
Fakülte koridorlarında ''Allah bana yeter'' diyerek herkese 'rağmen' ayete göre giyinmiş bir genç kıza hakaret etmek hangi görüşün ürünüdür ?

Herkes senin gibi değil unutma

Çevremizde hayatımızda yüzlerce insanlarla yüzgözüz. Sürekli muhtap oluyoruz.

Bu kadar insanla muhatap oluyoruz fakat genelde tüm insanları kendimi gibi düşünüyoruz. Öyle zan ediyoruz. Etraftaki tüm insanların öyle olduğunu zan ediyoruz. Ancak işte öyle değil.

herkes ayrı bir dünya. yüzlerce iyi ya da kötü huy ve davranışlar her insanda farklı oranlarda var. cimrilik cömertlik, hırsızlık, hasetlik, kıskanclık, gıybet etme, dedikodu vs. vs. vs. her haslet her insanda var fakat kimisinde yüzde yüzken kimisinde yüzde beş olabiliyor..

«NASREDDÎN HOCA'NIN TÜRBESİ...»

Nasreddin Hoca merhumun doğumu 1208'de, vefatı İ283'dedir,: Türbesi Akşehir'dedir, Türbenin eski hali, sütunlara dayalı bir çadır şeklindeydi. Duyarsız olmakla beraber koca bir kilitle kapatılmış bir kapısı yardı. Bu kilidin, onun nükteli mizacım ifade etmek için konulduğu anlaşılıyor. Halk arasında garip bir görünüşü anlatmak için kullanılan «Nasreddin Hpca' nın türbesi gibi...> sözü buradan geliyor.

BU DİN GARİP OLARAK BAŞLADI...

Hadîs-i şerifte buyuruldu ki:

"Bu din garip olarak başladı. Başladığı gibi garip olarak avdet eder (döner). Gariplere ne mutlu! O garipler ki, (benden sonra) insanların sünnetimden bozdukları şeyi ıslah ederler." (Tirmizî, İman 2632)

Hadîs-i şeriften, bazı âlimler;

"kıyâmete yakın İslâm dîni, tıpkı başlangıçta olduğu gibi, garip olarak avdet edecek; yani, akıl almaz bir muvaffakiyet ve inkişaf kaydederek geri dönecek" mânâsını anlamışlardır.

KUR'ÂN, FRANSA'DAN KUVVETLİ İSE BEN NE YAPAYIM?

Cezayir'in istilâsından yüz sene geçtikten sonra bir Fransız hâkimi Cezayir'de şunları söylüyor: "Kur'ân'ı aralarından kaldırmalıyız. Müslümanlar'ı yenebilmemiz için Arapça'yı yasaklayıp, söküp atmalıyız!" (el-Menâr, 09.11.1926)

Bu ve buna benzer mesajlar, Fransa'da garip uygulamalara sebep oldu. Cezayirli gençlerin kalbinden Kur'ân'ı ve onun tesirlerini kaldırmak için çalışmalara başladılar. Bunlardan birisi şöyle cereyan etti:

SURLARIN DİBİNDEKİ İKİNCİ AYASOFYA

İstanbul'un, Bizans döneminden kalma en önemli eseri denince akla ilk gelen, şüphesiz Ayasofya'dır. Ayasofya, İslâm dünyası için olduğu gibi, Hıristiyan dünyası için de bir semboldür. Ancak Bizans döneminden kalma bir eser daha var ki, o da taşıdığı hususiyetler itibariyle Ayasofya'dan sonra istanbul'un en meşhur Bizans devri eseri hüviyetindedir. Fâtih Sultan Mehmed Hân (k.s.) hazretlerinin İstanbul'u fethetmesinden sonra câmiye tahvil edilen altı kiliseden biri olan Kariye veya eski adıyla St. Savior Kilisesi'dir.

ÜŞÜTÜNCE NİÇİN BURNUMUZ AKAR?

Üşütünce hemen burnumuz akmaya başlar. Uzun süren kış aylarında bir türlü mendillerden kurtulamayız. Kimi zaman bizi canımızdan bezdiren nezle, sürekli akan burun, vücudun kendini müdafaa yoludur da. Burnumuzun iç bölgelerindeki hücreler, mikroplan dışarıya atabilmek için ifrazata yolaçar. Burundaki akıntı, vücudun soğukalgınlığını yenmek için uyguladığı savaşın bir parçasıdır.

SİGARANIN ZARARLARI

Her gün tüketilen tonlarca sigara ile neler kaybediyoruz? Para, döviz, zaman ve en önemlisi sağlığımızı. Tıp otoriteleri sigaranın kandaki hemoglobini bağladığını, dolayısıyla kanın yüzde onunu çalışmaz hale getirdiğini açıklıyorlar.

İÇKİNİN ZARARLARI

İçkinin bir çok zararları vardır. Bazılarını şöyle sıralayabiliriz :
1 - İçki, beyin dokularının asabi faaliyetleri üzerinde menfî tesir yapar, hafızayı zayıflatır, hatta hafızayı kaybetmeye kadar götürür.
2 - Alkol, sinir sisteminde, beslenme rejiminde menfi değişiklikler yapar, damar sertliğine sebep olur.
3 - İçki, mikroplara karşı vücudun bekçileri olan akyuvarları zayıflatır, bunun sonucunda vücûd hastalıklara hedef olur.
4 - Bira, bağırsaklardan kana, kandan böbreklere geçerken kalbi menfi yönde etkiler.

Dedelerimiz davranışları torunlarımıza yansıyor

Bugün hayatımızda yaşadıklarımız yaşayacaklarımız 20 yıl 30 yıl hatta 100 yıl öncesi yaşananlara dayanmakta.

Babamızın annemizın kardeşlerimizin tavırları davranışları tutumları yüz yıl önceki dedelerimizin dedelerinin davranışlarına kadar dayanmakta..

Garip ama işte gerçek böyle.

Biz dedelerimizin hatalarının faturasını ödüyor olabileceğimiz gibi onların yaptıklarının keyfini çıkarıyor olabilir.

AYASOFYA'DA İLK CUMA NAMAZI

Sultan Fatih Mehmed, Bizanslıların İstanbul'u Türklere teslim etmeleri üzerine, öğlen üzeri Topkapı' dan şehre girdi. Padişah, Bizans halkının tezahüratı ve Türk askerinin tekbir ve ezanları ile Ayasofya'ya geldi. Mâ'bedde toplanmış olan kadınlı - erkekli onbinlerce halk, başlarında büyük rütbeli rahipler olduğu halde, Doğu Roma Fatih'ini at üzerinde mabedin Kapısının önünde görünce ağlayarak secdeye kapandılar. Büyük Türk Hakanı onları sükûta ve sükûna dâvet etti. Sonra beşer tarihinin ender gördüğü şu tarihî cümleleri ile hükmünü açıkladı : «Kalkınız.

AYASOFYA VE İŞGÂLCİLER

Osmanlı Devleti Birinci Cihan Harbi'nden mağlup çıkınca, düşman devletler İstanbul'u işgâl etmişti. (15-16 Mart 1920)

İşgâlciler Ayasofya'ya çan takıp, fethin sembolü olan bu câmiyi kiliseye çevirmek istiyorlardı. İşgâlcilerin bu planını haber alan Padişah Vahîdeddin, kendi husûsi muhâfızlarını Ayasofya'yı korumakla vazifelendirdi. Muhâfızlara;

"İşgâl kuvvetlerinden yaklaşan olursa, derhal ateş etmelerini; ölüm pahasına da olsa, düşmanı Ayasofya'ya yaklaştırmamalarını" emretti.

HANGİ UYKU DAHA DİNLENDİRİCİ?

NASA (Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi) tarafından desteklenen bir araştırmada, uykuya ayrılan üç saat gibi kısa zaman zarfının en iyi nasıl değerlendirilebileceği araştırılıyor.

CEMİYETİN YARALARINA MERHEM OLAN VAKIFLAR

İstanbul'da yardıma muhtaç insanlar (yaşlılar, talebeler, fakirler, yolcular, garipler v.s.) ile yardımları onlara ulaştıran müesseseler (câmiler, tekkeler, aşevleri, sebiller v.s.) ta fetihten itibaren vakıflar tarafından finanse edilegelmiştir.
İstanbul vakıfları tahrir defterine göre şehirde bulunan vakıfların (dükkân kiraları, han-hamam ve benzeri işletmeleri, arâzî icarları v.s.) dökümleri şöyledir:
(İlk verilen rakamlar 1546; ikinciler 1596 yılındaki adetleri gösterir.)
- Ayasofya Vakfı 191, 345;
- Mahmud Paşa Vakfı 152, 335;
- Ali Paşa Vakfı 44, 76;